30 Mayıs 2008 Cuma

Facebook'a Kafa Tutan Türk: Orkut

120 milyon üyesiyle dünyanın en büyük sosyal iletişim ağlarından biri olan "orkut.com"un kurucusu olan Orkut Büyükkökten, Facebook'a meydan okuyor...

Orkut Büyükkökten, 120 milyon üyesiyle dünyanın en büyük sosyal iletişim ağlarından biri olan "orkut.com"un kurucusu, değeri 86 milyar doları bulan dünya devi Google'ın patronları Larry Page ve Sergey Brin'in sıkı dostu ve çalışma arkadaşı.

Yaygın olarak kullanılan orkut.com nedeniyle 32 yaşındaki Orkut Büyükkökten, Brezilya ve Hindistan'da çok iyi tanınmasına karşın Türkiye'de pek az kişi ismini biliyor.

Google çatısı altında kendi adına sosyal iletişim ağı kuran Büyükkökten, Konya Meram Anadolu Lisesi'nde başlayan ve Stanford'da devam eden başarı öyküsünün bilinmeyenlerini SABAH gazetesine anlattı:

GOOGLE'DA ÇALIŞTI
"Google'ın kurucuları Larry ve Sergey'le Stanford Üniversitesinde bilgisayar bilimleri alanında doktora yaparken tanışmıştım. Öğrenciyken Microsoft'tan iş teklifi aldım ama mezun olduktan sonra Stanford öğrencileri tarafından kurulmuş ve çalışanlarının patronlar dahil neredeyse hepsini tanıdığım Google'dan gelen teklifi kabul ettim.

Google henüz yeni başlamıştı, çok inandırıcı, orijinal, gelecek vaat eden bir projeydi. Ayrıca okul nedeniyle aşina olduğum ve sevdiğim silikon vadisi bölgesinden ayrılmak zorunda kalmadım."

ÜÇ NETWORK

"Son 8 yıldır internette sosyalnetwork üzerine çalışıyorum. Orkut. com kurduğum üçüncü network. Stanford'da öğrenciyken kampusta arkadaş edinmenin çok da kolay olmadığını fark ettim. Ben de halihazırdaki arkadaşlar vasıtasıyla kolayca yeni arkadaşlıklar kurulabileceğini düşünüp bu konuda networkler hazırladım.

Ev adresi ya da telefon numarasını vermeyin

İlk network'unu 2001 yılında kuran Orkun Büyükkökten ikincisini iki yıl sonra hayata geçirdi. Onu dünya çapında tanınan bir isim yapan orkut.com ise 2004'te kuruldu. "Network kullanıcılarına ev adresi ya da telefon numaraları gibi çok özel bilgilerini paylaşmamalarını öneririm. Ancak Orkut.com vasıtasıyla yeni arkadaşlar edinmiş çok sayıda üyeyle karşılaşıyorum. Örneğin arkadaşlarımdan birisi evlendiği eşiyle orkut.com üzerinden tanıştı. Arkadaşım New York'ta, kız arkadaşı ise Estonya'da yaşıyordu. Orkut.com'da tanıştılar ve evlendiler. Şimdi iki yaşında bir oğulları
var."


Orkut'un o'suna oturup poz verdi
"Orkut.com için hiçbir zaman promosyon ya da tanıtım yapmadık. Dolayısıyla kendiliğinden yayıldı. Bazı ülkelerde kullanıcı sayısı çok artınca da doğal olarak daha popüler oldu. Üzülerek belirteyim ki Türkiye bunlardan biri olmadı. Muhtemelen o zamanlar web sayfasının Türkçe olmayışı nedeniyle pek fark edilmedi. Bir de tabii o tarihlerde insanlar sosyal network ağına aşina değildi."

Barış ERDOĞAN -

29 Mayıs 2008 Perşembe

Bloodvertising

Saatchi & Saatchi Yeni Zellanda sokaklarını kana buladı. Sadece sokağı değil, gıcır gıcır parlayan beyaz arabaları da kana buladı. Kill Bill'in promosyonu için başarılı bir Bloodvertising kampanyası :)

Kaynak

Mike O'Sullivan, Executive Creative Director
Matt Swinburne, Art Director
helen steemson, Copywriter
Anthony Martin, Producer
GM - Sonya Berrigan
Group Account Director - Jillian Stanton
Account Director - Sarah Maclean
Account Manager - Jody Lorimer
Client - Jason Paris, Jodi O'Donnell

Dünden Sonra Yarından Önce Dijital Dünya

Sanal ve basılı medya ortamlarında hayli popüler olan “80lerde çocuk olmak” teması, insanı 80lerde dijital yaşamı düşünmeye itiyor. O yıllarda hayatımızdaki dijitallik; dört adet düğmesi olan siyah dijital saatler, asansörler, TV'nin açık olduğu kanalın numarasını gösteren dijital ekranı, elektronik deney setleri, uzun süren kafa ayarları ile cebelleştiğimiz ve kasetteki oyunun yüklenmesini beklediğimiz Commodore 64ler sonrasında Amiga ve Atari, asansörlerde karşılaştığımız dijital ekranlar, hesap makineleri, Kara Şimşek'in ön paneli vb. araçlardan ibaretti.

80lerde dijital ürünler, hayatımızın küçük bir parçası iken şimdi ise dijital dünyanın bizzat içerisinde yer alıyoruz.

Dijital Dünya Pasaportu: Internet

Dijital dünyanın bir bireyi olmak için bizlere pasaport imkanı veren Internet hayatımıza 1993 yılında girdi ve bizler de bu dünyanın doğrudan bir bireyi haline geldik. Türk Dil Kurumunun kullanımı ile Genel Ağ nam-ı diğer internet Dünya'yı saran ve merkezi olmayan, ağlardan oluşan bir ağ dizgesini temsil ediyor.

İnternet teknolojisi Türkiye'ye ilk olarak, 1987 yılında Ege Üniversitesi'nin öncülüğünde kurulan, Türkiye Üniversite ve Araştırma Kurumları Ağı ile geldi. 12 Nisan 1993'ite de Ankara-Washington arasında kiralık hatla kurulan bağlantı ile Türkiye internetle tanıştı.

90ların sonundan itibaren de internet, küresel olarak dünya gündeminde önemli bir yer teşkil etmeye başladı. Internet, iş dünyasının bir bileşeni haline geldi. Çeşitli şirketler kuruldu, büyük karlar elde edildi. Balon bir finansal yapı oluştu, bu finansal yapı ve medya birbirini karşılıklı olarak şişirdi ve sonunda balonlar bir bir patlamaya başladı. Ayakta durabilecek, gücü olan firmalar kaldı, diğerleri ise balon parçaları ile birlikte sağa sola savruldular. Issız bir adaya düştükleri ve farklı bir paralel evrende yaşadıkları rivayet edilir.

Günümüze geldiğimizde ise Internet yine çılgın gibi büyümeye devam ediyor ve bu büyüme de ciddi oranda tartışılıyor. “Yeni bir balon mu şişiyor? Yeni dalgada kurulan şirketler de iflas edebilir mi? İş dünyasına ve sosyal hayata dair etkileri ne olur?” Şeklinde sorular üretiliyor.

Internetin günümüzdeki tekrar hızlı yükselişi (ikinci dalga) bir balon mudur? Değil midir? Zaman gösterecek.


Her zaman için somut verilerle konuşmakta fayda var. comScore Networks'un kurucusu ve başkanı Gian Fulgoni'nin günümüz internet dünyasına dair vermiş olduğu istatistikler, büyüme söylemini destekler nitelikte gözüküyor.

comScore'ın istatistiklerine bakacak olursak, dünyada en fazla internet kullanıcısının bulunduğu ülke ABD ve ABD'de de 160 milyon internet kullanıcısı bulunuyor.

Bu rakam Çin'de 87 milyon olarak karşımıza çıkıyor ve Çin, bu rakamla dünyada en fazla internet kullanıcısına sahip ikinci ülke ünvanını alıyor.
Türkiye'de ise bu rakam 25 milyonlar civarında ve Türkiye de dünyada internet kullanıcı sayısında 16. Sırada yeralıyor.

ABD'deki internet kullanıcı sayısının bir ülkenin nüfusu olarak varsayarsak; bu ülke, 164.741.924 nüfuslu Pakistan'dan sonra dünyada 7. Sırada yer alan bir ülke olurdu.
2007 senesinde Amerikalılar internet üzerinde 148 milyar dolar harcadılar. 148 milyar doların 35 milyar doları sadece eBay platformunda harcanmış.

Çinliler de önümüzdeki 5 sene içerisinde ABD'deki internet kullanıcısı sayısını geçmeyi hedefliyorlar.

Digital Yaşamın en önemli aktörleri olan bizlerin, kendimizi, teknik bilgiye gerek olmadan internet ortamında tüm dünyaya ifade etmemiz için tasarlanmış olan bloglar da büyümesini sürdürüyor. Dünya çapında her 7.4 saniyede bir, bir blog oluşturuluyor ve her gün 400 000'in üzerinde blog girişi yapılıyor.

Sequo Capital başkanı Mark Kvamme'nin açıklamalarına bakacak olursak internet üzerinde halen ciddi bir e-Ticaret potansiyeli bulunuyor. Kore dünyada en ileri düzeyde geniş bant ve e ticaret penetrasyonu gösteren ülke olarak öne çıkıyor. Kore hükümeti, 2006 yılı itibariyle çoğu sektörün e-ticaret penetrasyonunun %30'lara ulaştığını ifade ediyor. Amerika'da ise bu oran halen tek haneli rakamlarda geziyor. İstatistiklere bakıldığında e-ticarette Asya egemenliğini bariz bir şekilde ön plana çıkıyor.

Sonuç olarak Internet kullanımının artışı gelişmekte olan ülkelere yayıldıkça, yenilikçi yeni uygulamalar ve iş modelleri gün yüzüne çıkmaya başlıyor. Bu yayılımda gelişmiş ülkelerin dünyasına ciddi manada değer katacak gibi duruyor.

Internet'in şu anki gelişiminin ve dönüşümünün tamamını 1995'teki gelişimi ile açıklamak ve benzer motivler aramak bizi ciddi hatalara itebilir. Çünkü 1995 ile günümüz arasında dijital dünyada anlamlı farklılıklar mevcut.

Günümüzde çok büyük, zengin ve sürekli nakit üreten Yahoo, Google, eBay, Microsoft ve AOL gibi aktörler mevcut. Bu aktörlerin büyüklüklerine büyüme hızları ile yetişmeye çalışan yetenekli çaylaklar Facebook, Skype, 'ta hemen sıkı takipteler. Ayrı tüm bu firmalar 1995'teki görece klasik medya/internet/teknoloji firmalarından çok daha farklı ve güçlüler.

2004 yılında yapılan O'Reilly ve MediaLive International tarafından organize edilen ve internet dünyasının başını çeken önemli şirketlerin de (Google, Yahoo, Msn, Amazon, Ebay…) katıldığı konferansta internetin geleceği masaya yatırıldı ve varılan ortak görüşte son yıllarda yaşanan gelişmeler ve trendlere bir tanım arandı. Yapılan toplantıların sonunda ise ortaya yeni bir kavram atıldı “Web 2.0”.

Tim O'Reilly, Web 2.0'ı şöyle tanımlamıştır: "Web 2.0 bilgisayar endüstrisinde internetin bir düzlem olarak ilerlemesiyle bir işletme devrimi ve bu düzlemin kurallarını başarı için anlamaya çalışmaktır. Bu kurallar arasında başlıcası şudur: Ağ etkilerini daha çok insanın kullanabilmesi için programlar kurmak."

Web 1.0 deneyimleri sayesinde Web 2.0 işleyişini belirliyorlar ve Web 3.0'a hazırlanıyorlar.
Dijital dünyaya seyahat için bize pasaport imkanı sağlayan Web 1.0'dan sonra oturma ve çalışma vizelerini Web 2.0 sağlıyor.


Web 2.0'ın ne olduğu ya da ne olmadığına dair derin tartışmalar özellikle küresel zeminde devam ediyor. Ancak Web 2.0 (veya adı her ne ise) teknolojisinin sosyal yaşamda, internet alışkanlıklarında ve dolayısıyla ekonomide bir dönüşüm oluşturduğu aşikar. Henüz ülkemizde çok fazla anlamlandırılamayan ekonomik dönüşüm boyutuna, Web 2.0'ın işe bakan yönüne İşletme 2.0 kavramına iyi odaklanmak lazım.

İşletme 2.0 çatısı altında, dönüşen, AR-GE, Planlama, Bilgi Yönetimi, Proje Yönetimi, Üretim, Pazarlama, Satış, Müşteri İlişkileri Yönetimi, Tedarik Lojistik ve İnsan Kaynakları fonksiyonlarını ve dönüşüm / değişimin bu yapılarda nasıl gerçekleştiği analiz edilmelidir.

Dijital Age'in çatısı altında Digital Yaşam'ın trendlerine özellikle pazarlama dünyasına dair; “analiz edilmelidir! Yapılmalıdır! İncelenmelidir!” dediklerimizi beraber inceliyor olacağız.

Sevgilerimle

Yüce Zerey

Digital Age Nisan 2008

27 Mayıs 2008 Salı

Sütun Gibi Bacak!


Her mahalleye bir yürüyen merdiven düştüğü günümüzde, yürüyen merdiven camiasını özgün reklam uygulamalarına ev sahipliği yapıyor.

Gillette Venus, kaygan ve pürüzsüz tıraş mesajını alışveriş merkezinde yürüyen merdivenin üzerine giydirdiği sütun bacak ile veriyor.

Singapore'un en işlek istasyonlarından biri olan Dhoby Ghaut'ta gerçekleştirilen uygulama sayesinde bir gün içerisinde bacağın üzerinden 1.4 milyon insan geçiyor ve bu insan sayısı da nüfusun % 29'nu ifade ediyor.

Cihaz Şehveti


ICQ'nun para babası Yossi'ye göre "İnsanlar kendilerine yeni, daha hızlı, daha kolay, daha iyi ya da daha ucuza mal olarak etkinlikler yapma imkanı sağlayan şeylerle duygusal bağlar geliştiriyorlar" Yossi de bu duygusal bağı cihaz şehveti olarak tanımlıyor.

Cep Telefonu, Google, skype, twitter gibi icatlar, insanların bu şehvetine cevap verdiği için başarılı oluyor. Ürün geliştirirken, site kurgularken, fikrinizin insanların hangi işini daha kolay, daha hızlı, daha uygun maliyetli yapmasına vesile olduğunu iyi çalışmak gerekiyor. Eğer tüm kriterleri geçen anlamlı fikriniz varsa, ne duruyorsunuz?

26 Mayıs 2008 Pazartesi

Google Evrimi

Klasik Pazarlama'nın Açmazı

Yeni İşletme Dünyasının Çalışan Profili: Hamit 2.0

İşletme 2.0 dönüşümünü daha iyi ifade edebilmek için sizleri, İşletme 2.0 dünyasının çalışan profili Hamit 2.0 ile tanıştırmak istiyorum.

Hamit, global düzlemde iş yapan bir teknoloji şirketinde proje yöneticisi olarak görev yapıyor. Hem kendi kişilik özelliklerinden hem de çalıştığı birimin özelliklerinden dolayı yenilikleri sürekli araştıran, deneyimleyen ve yeniliklerden işe dair anlamlı sonuçlar çıkarmayı bilen bir çalışan.

Ne oldu da kırk yıllık Hamit, Hamit 2.0 oldu?

Hamit, Web 2.0 ile birlikte online dünyada meydana gelen teknolojik değişimin tetiklediği, sosyal ve ekonomik dönüşümü çok yakından takip ediyordu.

Teknolojik dönüşümün kelebek etkisinin özellikle işletme yapılarında ve çalışma biçimlerinde meydana getirdiği katma değerli değişiklikleri gördükten sonra kafasında bir ampul parıldadı ve kendine yeni bir kartvizit bastırdı.

Kartvizitin üzerine ismini Hamit 2.0 olarak yazdırdı ve kartvizite kişisel etiket bulutunu ekledi. İşletme 2.0’ın oluşturacağı etkiyi hisseden Hamit artık kendini İşletme 2.0 felsefesini özümsemeye, araçlarını kullanmaya, anlatmaya adamıştı.

Hamit’in işyeri Levent’te hatırı sayılır bir plazada yer alıyor. Fakat, aynı zamanda evinde koltuğuna ayaklarını uzatarak da çalışıyor.

Haftalık, aylık ve yıllık yerine getirmesi gereken hedefleri belli olduğu için, şirketi, O’nun ayağını koltuğuna mı, yoksa ofisinde masasının altına mı uzattığı ile ilgilenmiyor. Şirketi, hedefleri doğru bir şekilde yerine getirip getirmediğine bakıyor.

Proje ekibinde bir Hintli, bir Fransız, bir Amerikan bir de İrlandalı bulunuyor. Farklı zaman dilimlerinde bulunmalarına rağmen online platformlar (Zoho Meeting) sayesinde, toplantı zamanlarını organize ediyor ve görüntülü olarak toplantılarını gerçekleştiriyorlar.

Müdürü John Türkiye’de bulunmuyor. Dolayısıyla kendisi ile sık sık yüzyüze görüşme imkanı bulamıyor. Ancak, kişisel blogu aracılığı ile müdürünü takip ediyor. RSS desteği ile üye olduğu müdürünün blogu sayesinde şirket üst yönetiminde yer alan birinin olaylara bakışını, yorumlarını, kişisel ilgi alanlarını ve gündemini öğrenebiliyor.

Proje ekibindeki arkadaşlarıyla birlikte yürüttükleri projenin de bir blogu bulunuyor. Müdürleri dahil herkes bu proje blogunu RSS yardımıyla takip ediyor. Güncel gelişmelerden haberdar oluyorlar, anlık raporlar ve statü bildirimlerini görebiliyorlar.

Projelerinin yönetim sürecinde proje yönetimi yazılımı olarak online ve web tabanlı çalışan Proje Yönetimi 2.0 aracı olan BaseCamp’ı (Alternatif web 2.0 destekli proje yönetimi programları: TeamWork, ActiveCollab, GoPlan, Zoho) kullanıyorlar.

BaseCamp sayesinde; Hamit, proje ekibine görevler atayabiliyor, görevlere göre terminleri ve kaynakları planlayabiliyor. İş yükünü ve projenin ilerleme sürecini de online olarak takip edebiliyor.

Şirket bünyesindeki herkesin aktif katılımını anlamlı iş sonuçlarına yönlendirmek için Şirket Wiki’si kullanılıyor. Şirket Wiki’si, tüm çalışanlar tarafından erişilebilen, herkesin katılım sağladığı, online çoklu üretim ve çoklu tartışma platformu. Hamit şirket içerisinde herkesi wiki kullanmaları yönünde sürekli teşvik ediyor. Böylece dünyanın farklı bölgelerinde bulunan proje ekibi, proje dokümantasyonunu wiki ortamında işbirliği içerisinde oluşturuyor.

Tüm şirketlerde olduğu gibi Hamit’in şirketi de fikir üretimine, inovasyona ciddi bir destek sağlıyor. Çalışanlarını, iş ortaklarını, müşterilerini, fikir üretim sürecine anlamlı katma değer sağlamaları için basit bir Digging(Oylama) sistemi kullanıyor. Online olarak çalışan sistemde, herhangi bir paydaş fikrini giriyor, akabinde bu fikir diğer paydaşlar tarafından oylanıyor. En çok oy alan fikirler, fikir geliştirme sürecine dahil oluyor, arka plandaki iş akış ve onay mekanizmalarından geçtikten sonra fikirler projelendiriliyor, fizibiliteleri yapılıyor ve üst yönetime sunuluyor. Fikir üretim sürecine katma değer sağlayan tüm paydaşlar farklı şekillerde ödüllendiriliyor.

Hamit, proje esnasında internet ortamında yapmış olduğu araştırmalarda önemli olduğunu düşündüğü bilgileri, siteleri etiketleyerek proje ekibi ile paylaşıyor.

Projenin ötesinde kendi ilgi alanları ile ilgili siteleri, bilgileri de etiketleyerek tüm çalışanlar ile paylaşıyor. Böylelikle ortak etiketlere ortak ilgi alanlarına sahip kişiler ile iletişime geçebiliyor, proje kaynakları kategorize edilmiş olarak arşivlenmiş oluyor. Şirket çalışanlarının paylaştığı etiketler arasından ilgi ve çalışma alanları uygun olanlarını işaretliyor ve global düzlemde iş yapan şirkette kendisi ile aynı ilgi alanlarına sahip kişilerle, ortak projelerle ilgilenenlerle tanışma ve çalışma imkanı buluyor.

Şirketi tüm çalışanlar gibi Hamit’in de kişisel gelişimine önem veriyor. Şirket, performans değerlendirme süreçleri sonunda, geliştirmesi gerektiği alanlar ile ilgili uzmanları ve eğitimlerini dünyanın neresinde olursa olsun, podcastler, web tabanlı seminerler aracılığı ile veriyor.

Hamit, sadece şirket bünyesinde değil şirket dışında da çok sosyal bir çalışan. Yapmış olduğu projelerin benzerlerini yapan diğer şirket çalışanlarıyla da LinkedIn sayesinde ilişki geliştiyor, onların tecrübelerinden istifade ediyor, kendi tecrübelerini paylaşıyor. LinkedIn’i sadece tecrübe paylaşımı ve gelişimi amaçlı kullanmıyor. Aynı zamanda kendisinin resmi olmayan reklamını yaparak diğer şirketlerdeki fırsatlara karşı kendi hakkında farkındalık oluşturmak için kullanıyor.

İki sene önce bilgisayarında kurulu bir sürü yazılım vardı, şimdi ise bilgisayarında kurulu çok daha az program var. Hamit artık işine ve özeline yönelik programların tamamına yakınını web tabanlı olarak kullanıyor, ve çoğuna da lisans ücreti ödemiyor. Böylece, şirketi hem ciddi maliyet avantajı sağlıyor, hem de kitlesel işbirliğinin dayanılmaz hafifliğinden faydalanarak ortak arge, üretim ve proje yönetim süreçlerini yürütüyor.

İşletmelerin iş yapış biçimlerine yönelik tüm gelecek trendleri; geleceğin işletmesinde işlerin online, platform bağımsız ve kitlesel işbirliğini esas alarak yapılacağını, başka bir ifade tarzı ile İşletme 2.0’ı işaret ediyor

Digital Age, Mayıs 2008, Yüce Zerey

WOMM Ağızdan Ağıza Pazarlama Örnek Uygulama: Firefox


Firefox, "Internet Explorer" dan yorulanlar, güvenlik kaygısı yaşayanlar ve sadelik arayanların derdine deva oldu. Firefox'un başarısını incelediğimizde, başarının temelinde WOMM (Ağızdan Ağıza Pazarlama'yı)u başarı ile kullanmasının yattığını görüyoruz.

Firefox
adlı internet tarayıcısı; merkezi dağıtım kanalı olarak da kullanılan blog yayınlarına başladıktan sonraki 99 gün içinde bilgisayarlara 25 milyon kez indirildi. Altıncı ayın sonunda Firefox 50 milyon çizgisinin ötesine geçmişti ve benimseme hızı hala, yükselmeye devam ediyordu.

Blake Ross, Firefox geliştirme grubuna katıldığında henüz lise öğrencisi idi. Netscape, AOL, ve Time Warner'ın piyasadaki baskısından duyduğu hayal kırıklığını anlatma üzere bir blog yazmaya başlamıştı. SpreadFirefox isimli blog, zaman içinde hiçbir maliyeti olmadan gerçekleştirilen bir dizi pazarlama kampanyası haline gelmişti ve 2005 yılında en sevilen bloglardan biri oldu.

Firefox 25 milyon sınırına ICQ'nun altı misli hızla ulaştı. Sonra bu sürenin yarısı kadar bir süre içinde, internet teknolojisi aracılığıyla daha etkin hale gelmiş olan WOMM yönteminden başka bir yöntem kullanmaksızın, bir 25 milyonluk yükleme daha sağlayarak kendi rekorunu egale etti.


Firefox, daha işin başında diğer blog ve sitelerin kullanımına yükleme düğmeleri sunarak, insanların yeni yazılıma bu sitelerden de ulaşabilmelerini sağladı. Bu düğmelerle Firefox sayfalarıyla köprü kuran sanal site sayısı birkaç ay içinde "Internet Explorer" sitesine bağlananların sayısının üzerine çıkmıştı. Bugün Google'da "Internet Browser" girişi yaptığımızda, Firefox Microsoft'tan ön sıralarda karşımıza çıkıyor.

Firefox kullanıcıları ürünün tanıtımına kendilerini öylesine adamışlardı ki, ilk reklamını yapmak için aralarında para topladılar ve The New York Times pazar sayısında iki sayfalık bir ek yayınlattılar.

Firefox kurucularından olan Joe Hewitt'e göre, bu reklamın çıkardığı ses, spreadfirefox.com un oluşturduğu sesin yanında devede kulak idi.

2005 Nisan'ına gelindiğinde blog; WOMM sistemi ile günde 200.000'in üzerinde indirme sağlıyordu.

Bilgisayara aktarılan her Firefox'un yanında bir de ücretsiz blog veriliyordu.

Ross, "Üyelerimiz bu blogları, muazzam pazarlama kampanyaları icat etmek, irdelemek, koordine etmek ve yürütmek için kullanıyorlardı." diyor.

Böylece Firefox sanal ağı ve blog sitelerini bir baştan bir başa kat eden bir WOMM iletişim ağı kurmuştu ve bu ağ pazarlama konusunda gösterilen herhangi bir çabayı birkaç misli büyütüyor ve küresel erişim sağlandıktan sonra kaynağa geri dönüyordu.

Bu bir reklam kampanyası ile yapılmaya çalışılsaydı kaça mal olurdu ve acaba meraklı kullanıcıları şaşırtıcı bir istek ve etkinlikle ürünü yaygınlaştırmaya aynı güçte teşvik eder miydi?

Firefox, başarıyla uyguladığı WOMM tekniği sayesinde Internet Explorer'ı halen ciddi bir şekilde zorluyor.

Kaynak: "Naked Conversations", Robert Scoble and Shel Israel

24 Mayıs 2008 Cumartesi

Blog Dünyasının Altı Temel Direği


Blogculuk (Blogger lık) ile diğer iletişim mecraları arasında altı temel fark olduğunu ortaya koymuşlar.

1.Yayımlanabilirlik: Herkes blog yayımlayabiliyor. Yayın düşük maliyetle (veya maliyetsiz) ve teknik bir donamına gereksinimi olmadan yapılabiliyor.

2. Bulunabilirlik:
Blogların konu başlıkları anahtar olarak kullanılıyor, ve arama motorları tarafından listeleniyorlar. Böylece diğer kullanıcılar ilgili içerikleri arama motorlarından kolaylıkla buluyorlar. Ne kadar gönderi yapılırsa, bulunurluk o kadar artıyor.

3. Sosyallik:
İlginç konular üzerindeki sohbetler, birbirleriyle köprü kuran siteler arasında dolaşıyor. Bloglar aracılığı ile ortak ilgi alanları olan kişiler, birbirleriyle coğrafi sınırlarla kısıtlanmayan dostluklar kuruyorlar.

4. Yayılabilirlik: Bilgi, bloglar aracılığıyla genellikle, habercilik hizmetleriyle yayılabildiğinden daha hızlı olarak, virüs gibi yayılıyor.

5. Bir araya getirilebilirlik: RSS ile kullanıcılar bloglara üye oluyorlar. Böylece blog güncellenir güncellenmez haberdar oluyorlar. Bilgi paylaşımı, daha verimli ve hızlı bir hal alıyor.

6. Köprü kurulabilirlik: Her blog diğer bütün bloglarla bağlantı kurabildiği için, her blogcunun milyonlarca diğer blogcuya erişimi bulunuyor.

20 Mayıs 2008 Salı

WOMM Ağızdan Ağıza Pazarlama Örnek Uygulama: ICQ

WOMM (Ağızdan Ağıza Pazarlama) kavramının farkındalığı ve önemi her geçen gün artıyor. Ancak bizler Türkiye'de bu kavramları son birkaç senedir konuşurken, el oğlu bu kavramları yıllar önce aldı özümsedi uyguladı ve bunlardan ciddi paralar kazandı. El oğlu dediğime bakmayın bunların çoğu çok iyi bildiğimiz firmalar...

WOMM'u en başarılı uygulayan markalardan biri ICQ idi. Evet, bildiğiniz ICQ... Hani 96larda 97lerde herbirimizin tren sesiyle bağlandığımız, sabahlara kadar chat yaptığımız, arkadaş listelemizin olduğu, hatta dosya paylaştığımız ICQ.

1996 Aralığında Arik Vardi, okuldan üç yakın arkadaşıyla birlikte, diğer arkadaşları ile çevrimiçi sohbetler yapmak üzere bir "dost sistemi" tasarladılar. Projelerini, teknoloji konusunda çalışmış emekli bir İsrailli mucit olan Arik'in balası Yossi'ye sundular.

2 ay içerisinde ağızdan ağıza yayılan haber sonucu 65 000 kişi yazılımı bilgisayarına indirmişti. Projelerine "I seek you" (Seni Arıyorum...) : ICQ adını verdiler.

Yossi projenin geleceğine inandığı için destek olarak gençlere 10 bin dolar verdi.

Yossi: "Onlara söylemedim ama, darmadağın olmuştum. Eşime bunun o güne kadar gördüğüm en müthiş şey olduğunu anlattım. Yeni icadın dünyayı değiştireceğini ama bu çocukların için henüz farkında olmadıklarını söyledim."

Haklıydı. İki yıl sonra 10 bin dolar ile kurulan şirket Mirabilis, AOL tarafından 287 milyon dolara satın aldı.

Günümüzde AOL Instant Messenger olarak da bilinen bu hizmet, 98 yılının sonunda, devreye gireli henüz 26 ay olmamışken yazılım kullanıcılar tarafından 25 milyon defa indirilmişti.

Aradan geçen zaman içinde amorti edilen toplam pazarlama masrafı neredeyse sıfırdı.

ICQ'nun kuruları bir broşür bastırmışlar ancak bu broşürü hiç kullanmamışlardı. Teknik konferanslarda konuşmak için birini tuttularsa da bunu sadece Yossi sevdiği için yaptılar. Pazarlama yapması için kimse ile anlaşmadılar, halkla ilişkiler programları hazırlamadılar, bir tane bile basın bülteni yayımlamadılar. Bunların yerine WOMM u çok zekice kullandılar.


Anlık ileti yazılımının yeni bir sürümünü hazırladıklarında rasgele seçilmiş bin kullanıcıyla temasa geçip herbirine aynı "gizli şifre" yi veriyor ve onlardan bu şifreyi sadece en yakın iki arkadaşlarına iletmelerini istiyorlardı.

Şirketin beklediği gibi, kullanıcılar "iki yakın arkadaş" sınırlamasını sallamayıp, şifreyi en uzaktakilere kadar yetiştirdiler.

Şirket kullanıcılara kendilerini şirket bünyesinde saydıklarını hissettirerek onlarda çoşkulu bir ürün tanıtma gayretini tetikledi.

2005 yılı ortası itibariyle ICQ ve AOL Instant Messenger'ın yaklaşık 400 milyon müşterisi bulunuyor.

Her ne kadar, ICQ günümüzde eski popülerliğinde olmasa da çıkış ve büyüme stratejilerinde WOMM'u nasıl başarılı kullandıklarını, hangi tüketici motivlerine nasıl hitap ettiklerini incelemek faydalı olabilir.

Kaynak: "Naked Conversations", Robert Scoble and Shel Israel

16 Mayıs 2008 Cuma

Mc Donalds Uyandırma Servisi

McDonald's kahve konusunda Starbucks'ı gerçekten rahatsız etmeye başladı. Bünyesinde artık kahve de bulunduğunu agresif bir şekilde sağda solda söylemeye başladı. Özellikle McDonald’s premium kavrulmuş kahve için hazırladıkları kampanya agresif bir şekilde ilerliyor.

Sloganı “Kavrulmuş Kahve ile Uyanın” olan kampanya görsellerinde, uykulu, yorgun bir şekilde duran ve kavrulmuş kahve ile kendine gelmeyi bekleyen oyuncaklar bulunuyor.

Mc Donald's'ın işi hiç kolay değil. Yıllarca insanların kavram kabında hamburger denilince ilk akla Mc Donald's geliyordu. Hatta yer yer kapitalismin, globalleşmenin simgesi olmuştu. İnsanların kavram kaplarında tüm bunlar dururken, bir de kahveyi konumlandırmak hiç kolay değil ama Mc Donald's pazarlama konusunda çok deneyimli bir firma.

Neden Twitter? Neden Microblogging?

Twitter, günümüzün popüler oyuncağı, microblogging akımının öncü teknolojisi.

Peki neden Twitter kullanma ihtiyacı hissediyoruz?

Neden microblogging yapıyoruz?

İnsanlar nerede ne yaptıklarını neden anlık olarak yazarlar, çizerler, link gönderirler, statülerini güncellerler?

Konu ile ilgili samimi düşüncelerimi ifade etmek istiyorum ve bu düşünceleri de sizlerin samimi yorumları ile olgunlaştırmak istiyorum.

Tarihin ilk dönemlerinden beri insanoğlu, beğenilme, sevilme, kabul görme, statü sağlama, insanların takdirini kazanma, diğer insanların algısında kendini doğru bir yere konumlama güdüsü ile yaptığını göstermeye meyillidir. Twitter kullanımının en temelinde de yaptığını gösterme güdüsünün baskın olduğunu düşünüyorum.

@necmiabi: “Su anda Steve Jobs ile Bill Gates'in karşılıklı atıştıkları videoyu izliyorum.”

İç ses: Necmi Abi, ben işimin gücümün arasında gündemi takip ediyorum, vizyoner bir adamım dünyayı okuyorum ve sana da bunu okutuyorum. Sen de beni, yenilikleri takip eden bir adam olarak konumla! Bir ihtiyacın olduğunda hemen sana Steve Jobs'un sakalının kabasını kaça kestirdiğini söylerim. Bu konularda ihtiyacın olduğunda ilk arayacağın kişi benim beni böyle konumla

Hamit Tanrıverdi: “Su anda Steve Jobs ile Bill Gates'in karşılıklı atıştıkları videoyu izliyorum.”

İç ses: Fethi, Murat, Niyazi sizler beni takip eden değerli “Follower” larımsınız. Ben sizin takibinize layık olabilmek için sizlerin bildiğinden farklı şeyleri göstermeli, göndermeli ve yazmalıyım. Aksi takdirde neden beni takip edeceksiniz ki? Ben farklı bilgilere erişebiliyorum, farklı bakış açıları ile olaylara yaklaşabiliyorum.

Danyal Topatan: “Su anda Steve Jobs ile Bill Gates'in karşılıklı atıştıkları videoyu izliyorum.”

İç ses: Çok samimi olarak paylaşımlarda bulunuyorum. Ben buyum, paylaşımlar doğrultusunda yorumlarım bunlardır. Beğenen takip eder, beğenmeyen listesinden çıkarır. Biz delikanlıyız kardeşim, ne isek O'yuz. Yiğidin malı meydandadır. Yiğidin malını da Twitter, Friendfeed meydana çıkarır.

Peki bu iç seslerin hangisi Twitter kullanımında daha baskın? Ya da başka iç sesler var mı?

14 Mayıs 2008 Çarşamba

Rapunzel Uzat Saçlarını Yıkayalım!


Kanada'da Grey tarafından çalışılmış projede Rapunzel'in saçları sahaya inmiş ve sahada da Pantene yetkilileri Pantene testerları dağıtmışlar. Pantene vurgulamak istediği 'Gerçekten güçlü saçlar' ambiyansını Kanada sokaklarında başarılı bir şekilde oluşturmuş.

13 Mayıs 2008 Salı

İyi bir Pazarlamacı...

Sürekli hayatı okur ! Hayatı anlamaya ve anlamlandırmaya çalışır!

Her zaman iyi sunum hazırlar! İyi sunum yapar!


Topluluklarla ekibiyle düzenli beyin fırtınası yapar!


Fikirlerini paylaşır! Fikirleri ile ilgili geribildirim alır!


Blog Okur! Blog Yazar!

Okuyan bir insandır!


Her zaman doğru müşteriyi arar ve bulur!
En zor müşteri şikayetlerinden bile fırsatlar oluşturabilir.


Her zaman, her ortamda erişilebilir olur!


Internette sörf tahtasıyla dans eder!

Her zaman iyi bir fikri ve planı vardır!


Takip eden değil, takip edilen olur!


Google'da arandığında nitelikli ve nicelikli sonuçlar çıkar!


Web dinamiklerine hakimdir!


Ayaküstü sohbetlerin ustasıdır!


İyi bir giriş yapar!

Etkileyici görselleri vardır!

Kalabalığın içinde kaybolmaz!



Elleşmeyin Ulen!!


Sokak reklamcılığında sanatsal eylemler (artvertising) moda oldu olalı, herkes her bulduğu görsele bir şeyler yazıyor, çiziyor. "Sanat Yapıyor!"

Adidas da Avusturalya'daki son outdoor uygulamasında graffitilere hiç tolerans tanımadığını bas bas bağırıyor ve "Yerim Sanatınızı!" diyor.

Müşteri : Adidas
Ajans : Lifelounge, Melbourne
Daniel Pollock (Creative Director)
David Ponce de Leon (Senior Art Director)

Kaynak

Albeni Bahane Star Bahanesi

“Albeni Bahane Star” kampanyası öncelikle TV reklamları ile karşımıza çıktı. Star Yarışmalarını tiye alan şaşalı bir yaklaşım içeren reklam bizi "Tersten konuşma" bahanesiyle Esra, "Refleks adamı" Metin, "Ağzı ile müzik yapan" Kaan, "Halay İnsanı" Remzi ile tanıştırdı.


Şimdi ise reklamlarda tanıtılan 4 ayrı Albeni Bahane Star karakteri, izleyiciler tarafından www.albenibahanestar.com sitesinden oylanıyorlar ve kampanya sonunda Albeni Bahane Star’ı seçilecek.


Kampanyayı tasarlayanlar kampanyaya destek olarak başarılı bir outdoor viral örneği çalışmışlar. İstanbul'da Albeni Bahane Star reklamlarının olduğu farklı billboardlarda, adaylar hakkında görüşlerin yazıldığı graffiti uygulamaları gerçekleştirmişler.


Albeni Bahane Star'ın bu başarılı uygulaması malesef Mart ayında yazmış olduğum LOST Viral Kampanyası'nı fazlasıyla hatırlatıyor.

Hatırlayacağınız üzere, LOST Pazarlama ekibi find815.com sitesinde düşen yolcuların akibetini araştırıyorlardı. Site tanıtımı için hazırladıkları outdoorların üzerine viral olarak find 815.com yazılmıştı.


Toplumumuzda Star yarışmalarının hayli ilgi gördüğü aşikar. Pop Star, Oryantal Star, Pop Star Alaturka, Amele Star vb. bu ilgiden esinlenen, herkesin kendine özgü bir yönü ile star olabileceğini gösteren, bizi eğlendiren, keyifli bir kampanya.

Kampanya'nın ucunu güzel bir siteye bağlayınca, bir de outdoor viral desteği verince daha da keyifli olmuş. "Keşke uygulamalarda biraz daha özgün olabilsek" demeden de geçemiyor insan...